Hürriyet

30 Nisan 2016 Cumartesi

'Baş Dönmesi'

Şuan başımda gerçekleşen durumdur sevgili arkadaşlar... böyle gökyüzünde gibi hissediyorsun ama yanlış anlaşılmasın bir şey kullandığımdan değil. Bir yandan beşiktaşın maçı ve querasmanın attığı gol ve sonrasında mekan da ortaya çıkan sevinç. Bir yanda arkadaşlarla genel durumlar dan  (okul, siyaset, futbol) konuşmaları beni bu hale getirmiş olabilir. Ama bunların da dışında akımının değerli verdiğim birinde olması onu merak etmem de bu durumda etkili.. Ilk defa yaşadığım bir kafa bu. Olabildiğince tarif edip sizleri de sıkmak istiyorum. Ancak bugun aklımda olan yazacağım farklı şeyler vardı ama yine olmadı. Karşım daki nargile dumanı da etkilemiyor değil. Sandalyeleri ters görüyorum şuan mesela ayaklarim da hava da gibi yeri hissetmiyorum. Enteresan bi durum.. Neyse okurlarım esen kalın.

29 Nisan 2016 Cuma

'Duvar'

Mutlulukta yazmak zorlaşiyor. Eli bağlanıyor insanin. Duvarin ötesini yaşiyor çünkü. Der sevgili bi abim bu sözü duyanlarda vardir. Son günler de hatta haftalar da bende böyleyim tabi ki. Belki de yazilarim daha iyi yada daha kötü ama mutlu olmaktan. Nazım Hikmet gibi biri bile yazamamış bi süre çünkü aşık olmus sonra hapis falan anca öyle yazmis. Neyse benim anlatacaklarım bununla ilgili değil zaten. Çevremiz dünya bunlarla ilgili bi Dört duvar arasina girdik gidiyoruz. Eskiden de böyleydi Ben ailemle 4 duvar arasinda yer orada konusur orada yatardik bazen hatta hala da öyle annem bu yemek sirasinda Biraz tabakta bisey kaldiginda falan arkandan ağlar derdi sanirim anneler cocuklarinin hep tok olmasini istiyor hatta annem suan bile Ben evde yemedigimde veya evde kalmadigimda sensiz yediklerimden bir sey anlamiyorum der ki yurt disina gidip geliyoruz Ben annemi o halde dusunemiyorum.. hatta eskiden de balik yedik diyelim üstüne su icirmezdi niye derdim canlanir derdi kucukken icmezdim tabi ama simdi soruyorum niye dedin öyle diye o da diyor ki su içip de karnın şismesin daha fazla ye diye öyle söyledim diyor. . vay be diyorum içimden.. ya konu aslinda bunlarda degildi. . hepimizin duvarlara bir sekilde hapsoldugundan bahsedecektim. Lakin yine aldi bir yerlere gitti kendini bu kağıt kalem. . Yine bir dergi de okuduğum bir söz den alinti yapayim duvarlarla ilgili; yüksek bir plazanin gölgesinde gerçek bir yas tutmanin ve aşık olmanin mümkün olmadigini biliyorum " der... Biz küreselleştikce duvarlar daha da daralacak. Oysa ki suriyeli bir kucuk kizin bir duvari yikik oda da küvette yıkanirken bulduğu neşeyi hic bir zaman bulamayacağız ve o yolda ilerliyoruz. Duvarlar insanlarin o insanlar bu dünya dan göçtükten sonra ki hikayelerini anlatir yenilere. Bu yüzden duvarlara iyi davranin dostlar. .

28 Nisan 2016 Perşembe

Bir Hal

Şu dünya da karga olmak var şuan ki insanlara en yakın hayvan aslında..insanlar gibi kargalar da kötülükleri çığırır sürekli.. eskiden şöyle bir şey vardır yada ben öyle biliyorum belki de doğru değildir; karga bir eve haneye sürekli geldimi oradan bir ölüm veya bir kötülük çıkar. İnsanların kalpleri de sanırım artık böyle şeylerle dolu.. bir gün yürüyorsun yada ibadet için cami den çıkıyorsun Allah rızası için gitmişsin lakin kalbi karga dan farksız olan insan toplulukları kandırılmış sindirilmiş kişiler kendini ölüm kayığına koymuş içine bomba almış ve daha kimi alırsam götürürsem iyidir diye patlatıp durmuş kendini.. Bunlarla ilgili yazacak da pek bir şey kalmadı aslında, yazan uyaran uyarıyor bizleri bu uyarı amerika konsolosluğu falan da değil ha uyarıyı görmek isteyene bir göz bir nefes yeterlidir.. gelir mi gider mi görmek lazım. Kimi hasta olmak ister bu yolda bombayı patlatır da gider, kimi şifa bulmak ister o da bulur arayanını..

27 Nisan 2016 Çarşamba

Arz-Talep

Merhaba dostlar..bugün aslında birden fazla konu vardı yazacaklarım arasında ama hepsini ayırdım artık gün ve gün olarak..mesela meclis başkanının yaptığı laiklik açıklaması onun dışında İbrahim Ethem Hz. ile ilgili güzel bir hikaye vardır birde cb körfez köprüsü açılışında yaptığı bir konuşmayla ilgili de fikirlerim vardı artık bunlar sonraya kaldı. Bu arz talep mevzusunu iktisattan mikro dan makro dan maliyeden herkes bir yerden bir şekilde duymuştur. Dün ekşi de bakınırken bir arkadaş bir konuyla ilgili güzel bir yaklaşım yapmış tıpkı Nash'in oyun teorisi gibi tebessüm ettirdi onu bugün buradan paylaşayım dedim.. Şöyle ki; konu başlığı kızlar ile ilgili idi arkadaşımızın entry isede şudur;
Tamamen ekonominin prensiplerine göre hareket eden kitledir kızlar. Arz talep eğrisini gözünüzün önüne getirin ve arz ve talebin kesiştiği yer fiyatı belirler. Şimdi bizim ülkede kızlara talep çok fazla ve bu talebi karşılayamıyor. Bunun nedeni muhafazakar bir millet olmamız ki şükür ki böyleyiz. Şimdi arz talep eğrisinden talep çok, arz ise az olunca kıtlık oluyor ve fiyat hayvan gibi artıyor. Normalde 1 lira olan şeyi 5 liraya almaya başlıyorsunuz. İşte bilinmesi gereken en büyük gerçeklik bu türk kızları ile ilgili. İstisnalar kaideyi bozmaz diye de ekleyelim... Böyle bir paylaşımdı. Nash dengesini bilen bu çocuğu tebrik eder.. :)

25 Nisan 2016 Pazartesi

Dünya Her Şey İçinde

Evet sevgili okurlar..günler geçiyor sabahlar geceyi aydınlatıyor ve günler de uzuyor bahar geliyor ve yaz da geliyor.. insanlar büyüyor ama ilk başta doğuyor sonra okul du falandı derken bir şeyler oluyor ve bir de bakıyorsun ki yaşlılık falan. Ama Internet le birlikte büyürken de denk geldiğimiz olaylar oluyor yeni şeyler gördüğümüzde oluyor..geçenlerde okuduğum bir dergi de 'kimler insan' sorusu üzerine tartisma olmus ve şöyle devam etmiş kadınların yüce gönüllerde muhafaza edilmesi gereken eşsiz çiğ taneleri olduğu söylenmiş. Ilk duyduğumda inandım. Dedim acaba..Fakat üzerine biraz kafa yorunca anladım ki kadınlar yüce gönüllerde muhafaza edilmesi gereken eşsiz çiğ taneleri değiller. En azından hepsi degil benim için de öyle hepsi değil. Bazısı gecemizi aydınlatan bir ay, ama tamamı kesinlikle degil. Sonra tartismaj şöyle devam etmiş kesinlikle kadınlar da insan diye nokta koymuşlar. Ben buraya niye geldim bilmiyorum ama hayatta ki yaşam kaynaklarını düşündüm ne var dedim oksijen ve su bu arada bugün "yaşam" ın anlamı benim için biraz daha farkli onu da bir ara gerçekleşirse anlatırım. Neyse oksijen ve su dedik dünya da bol miktar da içine etmeye devam etmediğimiz sürece kıyamete kadar her ikisinde de var. Ama ne koyuyor biliyor musunuz..bu kadar bol olan şeylerin misal suyun telefon edip bize bir damacana su diyerek çağirmak ve para vermek...enteresan nasıl bir dünya olduk böyle..bunlarla birlikte yemek üreme ve uyku özellikle uyku Ben fazla uyumasam da uyku çok önemli değerli okurlar...ama uyumayın fazla hayat zaten geçiyor be ve her sey siz uyanık olduğunuz zaman dilimi için de oluyor dünya da yani kendi gördüğünüz o kadar ne acı değil mi..belki okurken diyeceksiniz ki ordan oraya ordan buraya yazmış bu ne falan ama diyin karşı çıkın yada okumayın ama başınızı kaldırıp olup bitene bakın.. ve dünya mız her şey içinde..

Bugün Nazım..

Arkadaşlar iyi geceler..Biz gece olmadan gündüze, gündüz olmadan geceye, ay doğmadan güneşe ve gökyüzü olmadan yer yüzüne hasret olanlardanız. Nazım gibi ve bir çok ları gibi..Şimdi sizlere birkaç Nazım Hikmet sözleri sunacağım..mesela;
 Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim,
Akar suyun,
Meyve çağında ağacın,
Serpilip gelişen hayatın düşmanı... mesela;
Ben bir ceviz ağacıyım
Gülhane parkında
Ne sen bunun farkındasın
Ne polis farkında... mesela;
Bir de kim bilir,
Sevdigin kadın seni sevmez olur,
Ufak iş deme,
Yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir,
İçerdeki adama... ya sevgili okurlar yazmışlar işte yaşamışlar bizlere de okumak kalmış...ama bu son yazdığım birinde artık..

23 Nisan 2016 Cumartesi

Kendine Ait Bir Oda

Günaydın arkadaşlar mutlu haftasonları diliyorum.. kendine ait bir oda 'Virginia Woolf'den birkaç şey paylaşacağım..
'Bütün yüzyıllar boyunca kadınlar, erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler, büyülü bir aynaydı ve müthiş bir yansıma gücü vardı. Böyle bir güç olmasaydı dünya hala bataklık ve balta girmemiş ormanlardan ibaret olurdu. Savaşlarda zafer kazanıldığı duyulmazdı...Çar ve Kayzer ne taç giyerler, ne de tahttan inerlerdi. Uygar toplumlarda hangi işe yararlarsa yarasınlar, bütün şiddet yada kahramanlık eylemlerinde aynalar gereklidir. İşte bu yüzden Napolyon da kadınların erkeklerden daha aşağı olduğunda bu kadar ısrarcıdırlar, eğer onlar aşağıda olmasalardı kendileri büyüyemezlerdi' ... bunlara ek olarak Adem ve Havva'nın karşılaşma anında ise Adem Havva da kendi suretini görür yani yansımasını ve kendini de ilk defa gördüğü için nefsine boyun eğemez ve o gördüğüne aşık olur ve artık onun olur. Virginia Woolf da bunu daha modern bir şekilde sunmuştur..

18 Nisan 2016 Pazartesi

Mazaret

Değerli birkaç görüş okurlarım iyi aksamlar.. bu hafta için sizler den af isteyip birkaç günlügüne yazılarıma ara vermek durumundayım. Yarin ile birlikte 8 tane mazaret sınavım var onlara odaklanmam gerekiyor malesef. Elif gibi dosdogru kalın birkaç gün sonra görüşmek üzere yazılarda. :)

16 Nisan 2016 Cumartesi

Aşk Sayesinde

Yola çıkmak mı, yola çıkma düşüncesi hayali mi ? Yola çıkmaksa eğer dileğin isteğin o istek için zaten yanar kavrulursun. Aşk'a giden yol ise derdin orda derdinin dermanı da yoktur. Ey can! Senden önceleri ve senden sonraları binlercesi geldi de yine de bu derde derman olamadı. Senden önce binlercesi göze baktı da senin baktığın gibi bakamadı,  senden sonra binlercesi dokundu da senin gibi yara ya merhem olamadı. Ok'un yay dan çıkalı yıllar yılı olmuş olsa da yara hala kapanmadı. İsteğin beni yakmak ise Ok'un ucundaki aşk iksirin benim içimi yakmakta hala. Artık dermanı al da dert ile bırak. Artık Ok'unu çek te yarayla bırak.
Aşk sayesinde dikenler, gül olur.
Aşk sayesinde sirke tatlı şarap olur.
Aşk sayesinde kazık, (hükümdar ) tahtı olur.
Aşk sayesinde talihsizlik, talihe dönüşür.
Aşk sayesinde hapishane, bahçeli köşk olur.
Aşk sayesinde küllerle dolu ocak,gül bahçesi olur.
Aşk sayesinde yakan ateş, güzel bir ışık olur.
Aşk sayesinde şeytan, huri olur.
Aşk sayesinde sert bir taş, tereyağı gibi yumuşar.
Aşk sayesinde keder, neşeye dönüşür.
Aşk sayesinde öfke, merhamet olur.
Ve aşk sayesinde arı iğnesi, bal olur.

Sabahın güzel saatlerinde baharın havasıyla biraz kendimden ve biraz da Yüce Mevlana hz. Den sizlere birkaç die bıraktım,  mutlu haftasonları :)

15 Nisan 2016 Cuma

'Başlığı Sırrında'

Merhabalar arkadaşlar..sizlere mesnevi den bir hikaye yazacağım...
Bir mektebin talebeleri hocalarından bıkmışlar, çalışıp çabalamaktan usanmışlardı.
Ne yapıp yaparak iş becermek, bu suretle de muallimi derde düşürmek için birbirleriyle görüşüp fikir danıştılar. Hoca hiç hastalanmıyor ki birkaç günceğiz olsun mektebe gelmesin de rahat kalalım;
Bu hapisten, bu darlıktan, bu çalışıp çabalamadan kurtulalım.
Mermer kaya gibi yerinde durup duruyor, dediler.
İçlerinden birisi en zekileriydi. Bir tedbir düşündü, 'Hocam nasılsın neden böyle benzin atmış sararmış?'
Hayır ola, rengin kaçmış senin.. bu ya hava çarpmasından, ya sıtmadan derim.
Hoca elbette bu sözden biraz olsun vehme düşer. Sen de bu çeşit sözlerle bana yardım edersin kardeşim.
Mektebin kapısından girer girmez,' hayır ola hocam, bu halin ne' de.
Vehmi biraz daha artar, akılla adam bile vehimle delirir gider. Derken, üçüncü dördüncü olarak gelenler de bizden sonra bu çeşit sözler söyler ve acıklanırlar. Otuz çocuk da hep bir ağızdan aynı şeyleri söylemişlerdir. Ve ertesi gün oldu çocuklar izin olacak düşüncesiyle mektebe geldiler. Hepsi de o zeki çocuğu bekliyorlardı. Çünkü baş daima ayağın reisidir. Ve sonuç olarak muallimin vehmi arttıkça arttı ve haline şaştı hasta olduguna hükümetti.

14 Nisan 2016 Perşembe

'Anibal'

Anibal bir diğer deyişle 'Hannibal' tüm zamanların en büyük askeri dehalarından biridir. Hannibal, Scipio ve Phliopeoman ile birlikte çağının 3 büyük generalinden biridir. Scipio onu şimdiye kadar ki yaşamış en büyük generallerden biri olarak kabul eder, Epirli Phris'u ikinci sıraya yerleştirir, kendisini de üçüncü olarak kabul eder. Aynı sıralama Hannibal'a sorulduğun da o, Büyük İskenderin en büyük komutan olduğunu söyler. İkinci olarak Phris'u gösterir, ve kendisini de üçüncü sıraya koyar. Askeri tarihçi Theodere Ayroult Dodge, Hannibal'ı 'Stratejinin Babası' olarak gösterir ve tanımlar. En büyük düşmanı olan Roma bile onu kendi taktikleriyle yendiğini belirtir. Roma'nın en büyük düşmanı olarak 2.Pön savaşındaki başarılarıyla tanınmıştır. Filleri içeren ordusuyla İber yarımadası, Pireneler ve Alplerden kuzey İtalya ya girmiş ve Romalıları birkaç önemli savaşta yenerek, Roma'nın askeri gücünü tamamen ortadan kaldırmış, ancak daha sonra Spartaküs'ün düştüğü yanlışa benzer olarak, Roma'yı ele geçirmemiştir. Kartacalıların yönetici sınıfı daha iyi diploman ve Roma senatosu daha az inatçı olsaydı, Hannibal'ın askeri başarılarının ardından Roma tamamen ortadan kaldırabilecekti. Ancak, kendini toparlayan romalılar Kartaca'ya saldırdı. İtalya da bulanan Hannibal Karatacaya dönerek Romalılarla son kez savaştı ve yenildi. Kartaca ordusu Romalılar tarafından ezildi ve kent baştan sona yakıldı ve yıkıldı.

13 Nisan 2016 Çarşamba

'Piştim'

Insan acı çeker, ısrar eder ve talep eder. Yüz binlerce dünyaya sahip olsa da huzur bulamaz. Insan kılı kırk yarar bir biçimde her türlü işle ve zanaatla uğraşır;  çok çeşitli görevlerle kendisini meşgul eder. Arzu ettiği, arzu nesnelerine ulaşamadığı için astronomi ve tıp alanlarını öğrenir. Normalde insan sevdiğine "kalbim ' in huzuru " der. Hal bu olunca insan, başka bir şeyde nasıl rahat ve huzur bulur. Bütün bu zevkler ve meşguliyetlerin hepsi merdiven gibi dir.  Çünkü insan merdivenin basamaklarına yerleşip yaşamaya kalkışmaz, geçicidir oraları; ne mutlu ona ki, bu gerçeğin farkına varmak için yeterince erken uyanır. Böyle biri için uzun yol kısalır ve hayatını merdiven basamaklarında boşuna harcamaz.
    Mevlana

Işte hayat ve bakış dünyası, hayat var hayal de, dünya var gerçekte..

12 Nisan 2016 Salı

'Amerika Hayali'

Birkaç görüş sayfasının değerleri okurları..günaydın.
Bugün ki yazımda sizlere bir çok kişinin hayali olan Amerika da olmak veya gitmek veya bir süre yaşamak yada gezmek ile ilgili bir kaç bilgi sunacağım. Öncelikle orada hayatın bir şekilde değişik olduğuna inanmamak lazım. Hatta bazı konularda can tehlikesi nin her an ortaya çıkabileceği bir yer diye de söylenebilir. Gerçi şu sıralar ülkemiz için de öyle ama genel olarak orada her zaman olan şeyler 'bomba patlaması' dışında. Mesela Amerika da her 2 dakika da 1 kadın veya erkek bir şekilde saldırıya maruz, şiddete maruz kalır. Bunu her yerden araştırıp görebilirsiniz ki ben ilk olarak şu manyak adam var ya doğada kalmak, yaşamak için mücadele eden hatta obama da takıldı bir kez onla o adamda duydum sonra baktım araştırdım öyle imiş. Düşünün bir 370 milyon insan var ve her 2 dakika da 1 kez saldırı oluyor. Bunun üstüne her 36 dakika da 1 kez de gasp meydana geliyormuş. Bunlar istatistikler için de yayınlanıyor her yıl değişim nedir nasıldır diye. Yukarıda ki Kanada da ise dünyanın en güvenli ülkesi seçiliyor ki 81 milletten, ırktan insan yaşıyor orada. Çok enteresan. Bizim ülkemiz de de bir kaç farklı ırk vardır hatta son yıllar da bu daha da arttı ama olaylar bakımından biz öyle olamıyoruz maalesef. Yani diyeceğim o ki insan nerde olsa yine aynı. Bir yeri bir kişiyi iyi yapan da biziz kötü yapan da..

10 Nisan 2016 Pazar

Yeni Şeyler

Bugün amerika dan bahsedicek ve bazı istatistikler paylaşacaktım lakin bir şeyler oluyor bir şeyler değişiyor ve gelişiyor hayatta. Buna ayak mı uydurmak lazım yoksa hayatın sana verdiklerini kabul etmeyip inadına kendi istediklerin olabilmesi için ugraşmak ve çabalamak mi lazım diye düşünmüyo değilim. Yeni bir hafta başlıyor bunun la birlikte artık bazı şeyler bitti hic değilse gerçek olan hayatta bitti ama bir yerlerde devam ediyor olacak biten her şey. Ne olucak nasıl dönücek bir şekilde olacak bunlara bakıp öyle devam etmek hayatta kalmak olmasın hatırlamak da olmasın hic bir sey olmasın artık. Artık başka şeyler için artık bu olmasın "artık" , " keşke" olmasın. Hadi iyi geceler.

9 Nisan 2016 Cumartesi

Italyan Birleşmesinin ' Peygamberi '

Merhabalar değerli blog okurlarım..sayenizde 3 aya yaklaşırken 4 bin farklı kişiye ulaşarak yazılarım daha da fazla okunmaya başladı... bugun sizlere Guiseppe Mazzini den bahsedeceğim. İtalyanlar onu yeni italyanin kurucusu Peygamberi olarak anarlar. 19.yy ortası avrupa sinda milleyetçi olmak liberal, liberal olmak da milleyetçi olmak anlamına gelmekte idi. Örnek olarak 1848 devrimleri ulusal bağımsızlık ve birlik mücadelesiyle, sınırlı ve anayasal yönetim talebini birbiriyle kaynaştırmıştır. Bu hiç bir yerde özellikle italyan Birleşmesinin Peygamberi guiseppe Mazzini tarafindan ifade edildiği şekliyle, italyan ulusal akımının 'Risorgimento' ( yeniden doğuş ) milliyetçiliği kadar açık değildi.. Şimdi biraz Mazzini den bahsedelim. .
21 haziran 1805 de Cenova da doğdu.  Yeni italyan (giovine italia) adlı gizli devrimci örgütün kurucusu ve Risorgimento hareketinin önderi italyan vatansever ve devrimci uzlaşmaz bir cumhuriyetçi olarak, italyanın birliğinin ve bağımsızlığının sağlanmasinin ardindan Savoie hanedani önderliğinde kurulan meşruti monarşiyi reddetmiş ve sürülmüş bir önder. Mazzini italya yi "papa yada kral değil" ancak bir halk hareketinin kurtarabileceğini savunmuş bunun adina savaşmış ve italyanin bugun ki haline almasında büyük rol oynamıştır ..

8 Nisan 2016 Cuma

'Cennetteki Kişiye'

Hiç olmayacak olanlar için, hiçliğe yazılmış güzel bir kaç  dize..

Her şeydin, aşkım, benim için
Yeşil bir adacık, aşkım, denizde
Bir sunak ve bir çeşme
Baştanbaşa masal meyveleri ve çiçekleriyle
örülmüş,
Ve bu çiçeklerin hepsi benimdi.
Ah, fazla parlak bir düş uzun sürmek için
Ah, yalnızca kararmak için yükselen
Yıldızlı umut
Gelecekten bir ses haykırır
Devam. Devam - diye
Ama geçmişin (karanlık körfez) üstünde
yatar
Korkuyla dolu ruhum, sessiz ve, devinimsiz,
Çünkü, yazık. Yazık ki söndü
Benim için yaşam ışığı
Artık- artık- artık
(Böyle bir lisan tutar ancak ağırbaşlı
Denizi kıyıdaki kumlara karşı)
Çiçek açmayacak gök gürültüsünün sarstığı
ağaç,
Ne de vurulmuş kartal süzülecek göklerde.
Ve günlerimin tümü esrimiyle geçer,
Ve geceleyin rüyalarım
Senin rengini unutmak istemediğim gözlerinin ışıdığı,
Ölümsüz ırakların kıyısında
Göksel danslar eden adımlarının
Parladığı yerlere ilişkindir.

   Edgar Allan Poe

7 Nisan 2016 Perşembe

"Her şeyden biraz kalır"

"Her şeyden biraz kalır"
Diyor birileri, çoğulluk haklılıktır.
Kavanoz da biraz kahve
Kutuda biraz ekmek
Ve insan da, insan da biraz acı...

Tabi bunlari uzatmak mümkün, herkesin veya her şeyin her nesnenin 'biraz' bir şey diyebilceğimiz anlam vardır zaten. Eğer her şeyde insanda, toprakta, güneş de ve bulutta ve kalem de, kağıt ta ve giysinde ve ayna da ya da baktığın gördüğün her hangi bir şey de en anlamsız diye sınır koyduğumuz bir varlıkta bile bir anlam yüklemişizdir. Yok eğer yüklemediysen garip o zaman. Ama en güzellerinden bir tanesini de Turgut Uyar bizlere bırakmış; Kavanoz da biraz kahve gibi, insan da da biraz acı tabi biraz da mutluluk.. ama en kötüsü ne biliyor musun sevgili okur; değişmek ya zamanın geçmesi ve insanın değişmesi..keşke bir şeyler olmasaydı da 'insan' değişmeseydi veya değiştiğini yada değişikliği anlaşılmasaydı. Keşke Adem o elmayı yemeseydi hatta kendi nefsinden olan Havva'ya aşık olmasaydı..dünya daha güzel bir yer olabilirdi.

6 Nisan 2016 Çarşamba

Para Arzı Manyaklığı

Merhaba arkadaşlar..Bir kaç gündür yazılara ara vermek durumun da kaldım o yüzden özürlerimi sunuyorum sizlere. Malum ülkemiz de dünya da bi tüketim talebi aldı başını gidiyor, nereye baksak nereye gitsek aynı şeyler farklı isimler altın da çoğalıyor. Bunlardan markalaşanlar yırttım gözüyle bakıp bir sonra ki üretim de kalitesizliğe gidiyor bunu da klasikçiler gibi kişisel çıkar veya neo iktisatçılar gibi fayda üzerinden değerlendiriyoruz. Ve biz almaya da hala devam ediyoruz ödediğimiz ücret marka ama üretilen yer asya ülkeleri çin hindistan gibi. Orada zaten iş hukuku diye bisey de olmadığı için eli bir şeyler tutabilen herkes emekçi oluyor malesef. Neyse orada üretim maliyet max 5 dolar kişiye ödenen ücret günde max 5 veya 10 dolar onun avrupa pazarına gelmesi de 5 dolar ve satılması 100 dolar o da minunumlardan hesaplarsak.  1992 yılın da amerika başkanlık kampanyası sırasında bill clinyon'ın ofisinin duvarında 'işte bu ekonomi, aptal ' yazıyordu arkadaşlar ve amerika özellikle 90 sonrasi ekonomiyi kendi lehine öyle çevirdi ve küreselleşti  ki adamlar gözlerimizin önünde resmen herkesi yedi bitirdi. Ama yasal olarak sorun yok bize ne biz sunduk siz yaptınız veya aldınız dediler veya derler. Bizler ise kendi ülkemiz için ele alırsak partilerimiz iktidarı elde etmek için ekonomik büyümeyi artırma, enflasyonu düşürme, yoksulluğu ortadan kaldırma gibi sözler vaatler verip iktidar ele geçtikten sonra verdikleri sözler için ilk önce alacaklarını yapıp sonra o sözlerin bir kısmını yaparlar ve böylelikle ülke 10 yıl da reel anlamda %1 anca büyür..

3 Nisan 2016 Pazar

Protestan Ahlak ve Biz (İslam)

İyi akşamlar..mutlu pazarlar arkadaşlar. Bugün dinlediğim bir sohbet üzerine aklıma protestan ahlak geldi ve karşılaştırarak yazmak istedim.. İlk önce protestan ahlak'ı tanımlayalım. Protestan ahlak inancına göre cenette gidecekler bellidir, insanlar doğduklarında ya bir yetenek ya da bir ün şöhret olarak eğer gelirler ise bunlar bir işarettir ve bu kişiler cennete gidecektir. Diğerleri ise anca zengin olurlarsa cennete gideceklerdir sonradan kazanılan varlık, zenginlik ile. Bu yüzdendir dünya nın %10 kısmının zenginliği %90 lık kısma eşit hatta daha fazla ve bu %10 luk kısımın köklerinde hristiyanlık ve yahudiliğin protestan ahlak kısmına mensuptur. Cennete gidebilmek için zengin olmak ve bunun için her yolu kullanmak istemişlerdir ve başarılı da olmuşlardır. Bazı görüşler vardır tabi ki buna karşı özellikle yahudiliği yüceltmek için aslında biz doğuştan farklıyız ve zenginiz derler ama benim fikrim bu anlayış için zengin olmuşlardır. Ve bize gelirsek.. İslama, müslümanlığa.. biz çok garibiz ya özellikle türk müslümanlar yani türk derken türk kürt laz hepsi içerisinde.. Çünkü bizim atalarımız cihana hükmederken bile dervişliği erenliği tercih etmişlerdir tahta dünya ya ama gidememişlerdir, bu sadece osmanlı değil, selçuklu da öyle taa ki karahanlılara kadar öyle müslümanlıktan sonraki bizlere kadar öyle..ama bize göre perdenin ardında neler olur neler biter...biz inanırız ki olduran da öldüren de başkadır. kimi tacı tahtı bırakır koyulur yola, kimi taç taht için çıkar yola. Altında kıymet olsaydı kainat altından olur. Seninle gelmiycek olanlar için sen neden uğraşırsın ki, he sen eğer sahip olamayacakların için biriktirirsen o sana sahip olur vesselam be. :)

1 Nisan 2016 Cuma

Cuma Hikayesi

Hz. Ibrahim bir gün Allah'm dedi ölüleri nasıl dirilttiğini göster bana.. Rabbimiz de inanmıyor musun yoksa diye cevapladı.. Hz. İbrahim de gözümle göreyim gönlüm de tam yatışsın dedi ve bunun üzerine Rabbimiz ona 4 kuş almasını ve bu kuşları kendine alıştırmasını buyurdu. Mevlana hz. Der ki bu Dört kuş  kaz, tavuz, horoz ve kargadır. Hz. Ibrahim kendine buyrulduğu üzere kuşlari kendine alıştırdı. Sonra da Rabbimiz, onları kes ve her birini Dört tane dağın üzerine bırak diye buyurdu. Ibn-i Isak'n bahsettiğine göre daha da hayret verici olması için, kuşların parçalarını birbirine karıştırdı hz. İbrahim. Ve o karışımlari 4 ayri dağın tepesine koydu. Kuşlarin başlarını eline aldi, dağları gören bir yere geçti ve Allah'n izni ile gelin diyerek parçalanmış kuşları çağırdı... bu  parçalar, kanlar, tüyler her birisi kendi bedenine uçuştu, sonunda önceki hali gibi bir ara ya geldiler bir tek başlari yoktu. Hz. Ibrahim bir daha seslenince ayaklari üzerine koşarak ona geldiler ve  başlarini giyindiler.. Şimdi nedir kıssa dan hisse canlar,  hz. Ibrahim inanmaz mi ki Allah'm bana dirilmeyi göster diye.. ne der oysa ki ayette  ibrahim inandigi hal de görmek de istedi kalbi tam tatmin olsun istedi.. demek ki araştirin dogru için mücadele edin..