Hürriyet

31 Mart 2016 Perşembe

Bu nasıl bir şiir kıtası Allah'm

....Yazdiklarima sakın darılma Allah'm
Meleklerin bunlari sana söylemezler,
Artik pek yarattığın gibi değil dünya
Insanlar hem sabuna karıştı hem suya
Ne olursun hoşuna gitmediyse eğer,
Yazdiklarima sakın darılma Allah'm.

Sana birsey soracağım affet Allah'm
Beş vakit kızlar doluyor camilerine
Beyaz yaşmaklı, beyaz tenli
Masum kızlar
Benim bir defa görüşte yüreğim sızlar,
Sen tutulmadin mi içlerinden birine
Sana bir şey soracağım affet Allah'm...

    Turgut Uyar

30 Mart 2016 Çarşamba

"aaa tabi"

.....Baylar,  tekrar salona dönüp beklemeye başladılar. Çok geçmeden nota sehpasıyla annesi, notalarla babasi ve kemaniyla kız kardeşi çıkıp geldi. Sonra kız kardeşi, hiç acele etmeden gerekli hazirlıklari yapmaya başladı. Daha önce odalarını hiç kiraya veremediklerinden, kiracı Baylar karşı kibarliğı aşırıya vardıran Anne ve babasi sandalyelere oturmayi bir türlü göze alamamış, babasi sağ elini üniformasının iki düğmesi arasında ki boşluğa sokarak kapiya yaslanmişti. Ancak annesi, baylardan birinin buyur etmesi ûzerine bir sandalyeye çöktü. Fakat sandalyeyi Baylar o anda rastgele bir yere koyduklarından dolayisiyla annesi salonun bir köşesinde kalmıştı.  Derken kiz kardeşi çalmaya başladı. Anne ve babasi, bulunduklari yerden, kiz kardeşinin ellerinin hareketlerini dikkatle izliyorlardi.  Sonra bir ara başını kaldirdi ve salonun kapisindan içeri bakti. Evdekilere besledigi ilgi eskiden beri hep göğsünü kabartmıştı.  Oysa simdi saklanip gizlenmesi için bir çok neden vardi....

29 Mart 2016 Salı

Kahve İçmek

İyi akşamlar arkadaşlar..bu ara sınavlar yüzünden akşamları yazmak zorunda kaliyorum ve sanırım bu yüzden okuma oranım da biraz düşüklük meydana geldi ama kilit kitle kalıcı hep MaşAllah :)
Biz bilgimizin zekatını kullanarak veriyoruz ya bir şeyler yaparız ya okuruz ya yazariz. Kitabi elimize alıp boş bilgi için bakmayiz. Konu başlıkta ta bahsettiğim ve benim de tiryaki kısmına gelmeye başlamış iken yazayım dedim. Kahve içmek şuan ki gibi artık insanlara iyice sindirilmiş bir program gibi. Yani insanlar kitleler halinde hep aynı fikir de aynı hislerle kahve içiyorlar ki Ben ve benim çevremdekiler de öyle zaten. Ama kahve içmenin bu kadar bugun ki kadar halini alması 19.yy da başlar ve sömürgecilik üzerine başlar. Yani tabanında bir insan suçu olan bir sey bugun dünyanın her yerinde en yaygın kitlesel birliktelik olarak söyleyebilir. Yani derim ki insanlik suçu işliyoruz, tiryakisi olsak da. Bunun için yaygınca gidilen yerlere bakınız suçlu ise suçun temelinde var olmasını sağlayan ise onlardır... Kahve içmek böyle bir şeyle ne alaka de diyebilirsin ama Ben sana farklı bir pencere açtım, sen ister aç bak ister kapa...

28 Mart 2016 Pazartesi

Demir Kafes

Merhaba arkadaşlar...demir Kafes demek; araçsal hesaplama bütün toplumsal hayata hakim olacak ve bireysel demokrasinin sinirlamalari içine hapsedilecek demektir. Ne demek peki bu, yani kitleler giderek özel kapitalizmin artan bürokratik örgütlenmesinin sabit ve doğru işlemesine bağımlı hale gelmektedir. Bu örgütlenmelerin yok edilmeleri gitgide daha olanaksız hale gelmektedir. Sadece ütopik hayaller den ibaret olan hümanist değerler; rasyonolizayson aşılamayacak bir teknik verimlilik ve demokratik olmayan yönetim dünyasi karşısinda kanımca alay konusu olacaktir. Şimdi nereden cikti bu? Şöyle ki dışarıya çıkıp bakınca herkes de ayni telaş, ayni ugraş, ayni tek tip kıyafetler, tek tip konuşmalar, gidilen mekana göre şekilde ve davranışlarda değişmeler biz dünyalıları bu bahsettiğim demir kafesi içine hapsetmekte..bu engellenemiyor malum. Temenni ederim ki Ben ve çevremdekiler ve benden gelecek olanlar böyle olmasın sizde dikkat edin biraz ya bu nedir yani..

27 Mart 2016 Pazar

İnsan

Ne denilir ki 'insan' ilgili dünya da hatta uzay da gezegenlerde her şeyi yapan iyi yada kötü her şeyle bir alakası bulunan saçma sapan bir şey yani şey.. buna değinicem ama bir kaç saat önce yazılarımla ilgili bir yorum daha aldım, o da ayri bir gülümsetti beni, şöyle bir yorum geldi bir okur arkadaşım dan; bloglarını okumayalı uzun bir süre olmuş, o küçükken yapılan ağızda biriktirilmiş çekirdek hissi yaşadım'. Çok tatlı ve farkli bir yorum oldu benim için.. Neyse insan konusuna geri gelince, her insan topraktan yaratıldığı üzere herkes de sıcak, soğuk, kirli, temiz bir den fazla şey bir kişi de bulunuyor. Yani bir insan iyi ise onda kötü bir şey de mutlaka vardır. Günümüzde bunun aksi bir insan yoktur. Yada bir insan kötü ise onda iyi bir huy mutlaka vardır. Her insanin tohumu bir buğdayın büyümesi misali su ile olgunlaşır, yoğrulur. Bu su buğday'ın tohumu gül olarak da çıkartır, diken olarak da ama aynı yerden bir gül bir diken çıkarsa bu suyun kabahati değildir, bu daha da evvelinde toprağın içinden gelen bir şeydir. Mesela o toprak çamurdur ve sen hangi su ile büyürsen büyü o çamur senin içinde vardır. Peki var diye o çamurlu şey ne derse neye götürürse gidicek misin? Burayı bende bilmiyorum çözüm belli ama 'insan' dediğimiz şey bunu yokuşa sürüyor ve öyle ömür geçiyor işte..ama karamsar olmamak lazım. Çünkü hz.vahşi var bilen bilir köle iken kafirlerin korktuğu hz.hamzayı öldürmek için tutuluyor ve öldürüyor oysa ki o da hz.hamza da aynı su dan (peygamberden) bir şey alıyordu işte biri gül olarak büyüdü biri diken olarak ama o diken sonra gül olabildi bu bir misal bizim için nedir nasıl olur bilmem..

26 Mart 2016 Cumartesi

Nazım Hikmet

Ya arkadaş dediğim, başladığım her cümle bu mükemmel kişinin ya bir sözünü yada bir şiirini duyduğumda olur genelde hatta hep öyledir. Mesela üstad Necip Fazıl için de hay kurban olduğum ne güzel demiş derim.. Neyse o ayrı bir konunun meselesi. Nazım Hikmet..susarsında su ararsın da su içmek istersin de bir şey olur bir şey gelir bi anda o olan şey senin su ihtiyacını o anlık unutturur ya bende olur mesela arada öyle işte Nazım dan bir şey duymak da öyledir.. Mesela
Iyi günlerim de çok eller uzanır ellerime,
Resmimi baş köşeye asarlar
Fakat demir kapıların, her kapanışında
Üzerime,
Ardında taş duvarların hep kaldığım
Zaman,
Ne arayan beni, ne soran
Eeeehhhh, daha iyi be bunun böyle olduğu
Minnetim ve borçluluğum yalnız sana
Kalsın,
Iyi günlerim de benim uzattığım insan eli,
Nasılsın...

Bakınız işte budur hayat.. gerçeği, hakikati küfür ile kavga ile değil de incelikle vurmak.


25 Mart 2016 Cuma

Bazen

Bazen kelimesi ilkokul da hatta lise de bile bazılarının bazan diye telaffuz etmesiyle beni gülümsetirdi. Şuan aslinda sabah kalktğım da yola çıktığım sıra da gördüğüm bir şey üzerine yazacaktım ama bir anda kütüphanede derslere bakmaya ara verince içimden dedim ki; bazen dünya güzel aslında.. Sonra bu bazenler biraz arttı.. ve devam ettim; bazen çocukluğumuzda ki o anıları hatırlasak o masumiyeti, bazen yine saklambaç oynasak, bazen yine tekrar her gün buluşsak o sokaklar da, bazen yine sonra dan düşününce keşke yapmasaydık dedigimiz şeyleri yapsak, bazen hatırlasak, bazen sadece baksak, bazen sadece sussak, bazen gülsek öyle boş boş, bazen kitaplar arasında kaybolsak, bazen üstad Necip Fazıl olsak, bazen çok ayrı karakterler ama Nazım olsak, bazen koşsak, bazen ağlasak karşı karşıya, bazen vapur da simit atsak martılara, bazen takip etsek birbirimizi gizli gizli, bazen büyük ada da roma dondurması alsak ve o erise elimize doğru, bazen gitsek birbirmizden uzaklara doğru, bazen bir cenazeye denk gelip o musalla taşında bir gun bizde olucaz diye düşünsek,  bazen annemizin elini öpsek sarılsak sıkı sıkı, bazen babamız sırtımızı okşasa, bazen kardeşlerimiz içeri girse elinde ramazan pidesi ile, bazen kırılsak sevdiklerimize, bazen yalnız kalsak, bazen kaybolsak, bazen yolda yürürken 30 yıl sonra bir arkadaşla karşılaşsak, bazen sevginin değerini bilsek.. hadi iyi akşamlar arkadaşlar :)

24 Mart 2016 Perşembe

'Ali Ağaoğlu '

Iyi aksamlar arkadaslar...Bugün farkli bir konu üzerinden gidicektim lakin bir kaç gün önce malum patlama dan sonra oraya gidenler arasında bu başlıkta yazdığım kişi de vardı. Son 10 yıl da birilerinin el uzatması ile zengin olmuş bir abimiz. Iç dünyasını bilemem ama insanız fikri ne ise zikri o olur yolundan gider isek kendisinin ne olduğunu anlayabiliriz. Akp hükümeti iktidara gelir iken her mahalleden zengin çıkacak diyerek de insanları heyecanlandırdı, Aslında şuan inşaat sektöründen ele alırsak küçük çaplı da olsa böyle bir sey gerçek oldu. Ama asıl vurgunu ağaoğlu acun gibi kişiler yaptı. Şimdi meyve veren ağaç taşlanır be kardeşim de diyebilirsin ama farkli bir yerden bakinca öyle olmuyor işler. Mesela ağaoğlu abimiz patlama yerine gitmiş ve sonrasinda şöyle açıklama vermiş;  işte bizim ortanca hanım ile ve küçük oğlum mert ile orayi gittik baktım herkes fakir karanfil bırakıyor Ben gül bıraktım. Şeklinde bir açıklama ya akp hükümeti zengin yapacam diye böyle insanları neden seçtin ki diyeceğim aklıma klasik liberalism den herkes kendi çıkarını düşünecek anlayışı geliyor..Neyse olan olmuş giden gitmiş...

23 Mart 2016 Çarşamba

Yüzleşme

Her insan korkularıyla, acilariyla, tüm geçmişiyle ve gerçeklerle yüzleşmesi gerekir. Bunu ne kadar geç yaparsa, kendisindeki değişimi de o kadar geç fark eder. Acıyı ve üzüntüyü paylaşmak daha da yakınlaştırır insanları.  Yüz yüze konuşamadıklari şeyler olsa da birbilerini için ne kadar önemli olduklarını bilirler her zaman. Ne istediğini bilen biri daha hızlı yol alır. Daha çabuk çıkar düştüğü kuyudan. Ne olursa olsun yalnız olmadığını bilmek ister insan. Üzerinde durduğu ayakları ne kadar güçlü olursa olsun, birinin elinden tutmasını ister. Kendisiyle yüzleşdikten sonra bile hayatında hiçbir şey değişmez bazısının.  Onların hayatında değişime yer yoktur. Her şey olduğu gibi kalsın isterler. Kiminin de kendisiyle yüzleşmeye hic mi hiç ihtiyaci yoktur. Birine tüm geçmişini anlatmak, ona seni seviyorum demekten daha zordur aslında.  Bazıları işte bunu yapar. Sevdiğini söyleyemez belki ama alır tüm geçmişini avucuna bırakır.  Bazen de bir yüzleşme hiç de iyi bir sonuç vermez, ne olursa olsun insan yüzleşmeli kendisiyle, hatalarını görebilmeli. Yaptığı her hata dan ders çıkarabilmeli. Çünkü hata insanlar içindir.

22 Mart 2016 Salı

'Brüksel de Patlama!'

Bir gün daha insanlar terör le dünya ya yüz çevirdi. Bu sefer merkez AB'nin güvenlik merkezi olan Belçika'nın Brüksel'i seçildi. Ne kadar garip AB'nin güvenlik merkezi.. bunu yapan da işid, pkk veya başka terör örgütü farketmiyor hepsi insanlığı hedef alıyor. Ama ülkemizde olan saldırılarda devleti eleştiren yapı burada susuyor ya o garip.. mesela yayın yasağı, mesela sosyal medya da ki erişim sorunu. Bugün özgürlüğüyle övünen avrupanın en önemli şehirlerinden birinde de aynı yasaklar patlama sonrası hemen yapıldı ve ülkemizden de daha ağır bir şekilde tedbirler alındı, mesela hayat durmuş şuan orada hem haberlerde takip ettiğimiz kadarıyla hem de kendi arkadaşlarımdan biliyorum şuan oradaki durumu. Ki bu ab vatandaşları daha önce özgürlük diye daha bir kaç gün önce mültecilerin üzerine işemiş bir millet ve kimse de bir şey diyememiş..neyse o ayrı konu. Şimdi Belçika da biliyorsunuz ki ankara ve istanbul da ki saldırılar sonrasında pkk çadırları bayraklarını daha da yükselterek biz buradayız dediler ve belçika yönetimi de sessiz kaldı, kalsın hiçbir şey beklediğimiz yok zaten onlardan, çünkü bugün patlamada ölenler de onlar değildi sivil vatandaşlardı o yüzden iyi oldu dememek lazım, bizim cahil kesim diyebilir ama biz dememeliyiz. O çadırlara izin verenler şuan terler içinde zaten. Havalimanın da ve metro da bu çok büyük bir olay üstüne üstlük ab nin güvenlik merkezi olan bir şehirde. Bizde alışmamalıyız ama sabretmeliyiz, elbet gidecekler..elbet bitecek bu kan ama kötü insanlar bitmeyecek, gitmeyecek her zaman kıyamete kadar olacaktır. Önemli olan öldüğünde gülümseyerek gitmek..

21 Mart 2016 Pazartesi

Kirpiklerini Sayarım Mesela

İyi akşamlar arkadaşlar.. konu başlığını öyle yazdım lakin şimdi yazacaklarım akşam çöktüğü, zaman geçtiği için değişti, ama bu başlık nedir nasıl geldi ne oldu sonra yazacağım..

Hayat çok tuhaf arkadaşlar, olaylar, koşturmacalar, sabahlar, akşamlar..sanki biraz sonra ağlayacakmışsın gibi sürekli yani hatta ağlasan rahatlayacaksın ama ağlayamıyosun bir türlü.. yani yağdın yağacaksın gibi ama yüreğin hep bulutlar bulutlar.. sonra soruyor bazıları, niye böyle akşam olunca hüzün çöküyor insana..diye, - çünkü gün bitiyor be, bir de zaman geçiyor ya işte o ürkütüyor insanı. Bitiyor yani, bir gün daha bitiyor..
Sonuçta bir son var içten içe biliyorsun, her akşam o sona doğru biraz daha yaklaşıyorsun, biraz daha ve biraz daha..
Sonra Nazım'ın dediği aklına geliyor, insan öleceğini bile bile nasıl yaşar..
(Beş Kardeş)

20 Mart 2016 Pazar

'Bir Ayrılış Hikayesi'

Erkek kadına dedi ki,
-Seni seviyorum.
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp,
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki,
- Seni seviyorum.
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki,
-Baktım,
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam,
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana,
Ve ben artık,
Biliyorum.
Toprağın-
yüzü güneşli bir ana gibi,
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim,
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin..
beni bırakarak.
Kadın sustu..
Sarıldılar,
bir kitap düştü yere,
kapandı bir pencere...
Ayrıldılar.

                         Nazım Hikmet

19 Mart 2016 Cumartesi

Bir Patlama Daha

Sabah kalkıyorsun, bugün için hem yazı programı hem başka şeyler yapıyorsun..bir de öğreniyorsun ki son dakika olarak İstiklal caddesinde canlı bomba..ve aynı zaman da sosyal medya da yalan yanlış yok nişantaşın da yok bayrampaşa da patlama diye.. arkadaşlar bu olaylar ülkemizi yaşanmayacak hale getirdi diye düşünenler olabilir ama öyle bakmamak lazım olaylara..ülkemiz öyle bir yer ki milliyetçilik olarak da düşünmeyin ama yok böylesi iklimi toprağı insanları ne kadar kötü olaylar olsa da insanlarımızın geneli de iyi aslında.. Neyse sadece olaylara farklı bir pencereden bakın Ankara daki patlamadan bir kaç gün önce abd büyükelçiliği dikkat diyor, İstiklal deki patlamadan önce ise alman lisesi dikkat diyor.. Ankara da halkın kullanım alanında patlama oluyor, istiklal de turist kafilesinin olduğu yerde.. Yani bunlar planlı bir şey üç beş çapulcu teröristin yapacağı bir şey değil.. bizlere düşen bu ülkeye ne olursa olsun sahip çıkmak, kaçmamak.. eğer gidersek bu ülke için can vermiş şehitlerimize, vatandaşlarımıza ihanet etmiş oluruz..

18 Mart 2016 Cuma

Şeytan Her yerde Şeytan

Arkadaşlar..günaydın, hayırlı cumalar
Beyazıd-ı Bestami Hz. bir gün Kabe'yi tavaf etmiş tam kapısından çıkarken Kabe'nin çıkışında şeytanı görmüş. Nasıl görür falan deme oraya bakma mantığına girme işin o zaman şeytan senin yanındadır söyleyeyim..neyse, bir de bakmış kı şeytanın elinde bir çok yular varmış.. Hz. sormuş sen o yularla ne yapacaksın diye.. Şeytan da, içeriden çıkacak olanları beklerim tavaf ları bitsin hepsinin üzerine geçireceğim demiş.. Hz. sormuş tekrar peki bende var mıyım o yular geçireceklerinin içinde..Şeytan da 'Ben sana yularsız da binerim' deyu cevap vermiş. Aradan epey zaman geçmiş.. Hz. şeytanla konuşmasını unutmuş, bahar zamanların da döner iken bir akarsu kenarına gelmiş akarsuyu geçmek üzre. Tabi kendi genç, kuvvetli diri. Bir de bakmış ki akarsu kenarında hac dan dönen ve oraya oturmuş yaşlı nur yüzlü bir amca.. Hz. sormuş amca ne yapıyorsun burada?.. diye..amca da cevaplamış evladım karşıya geçmem lazım ancak akarsu beni korkutur ben bu halde nasıl geçerim diye düşünür dururum demiş.. Hz. de hemen amca gel ben seni geçireyim karşıya diye cevap vermiş ve almış sırtına. Akarsunun tam ortasına gelmişler amca kulağına yaklaşmış ve demiş ki; demedim mi ben sana yularsız da binerim diye.. Şeytan şeytandır, onun görevi de bu ona kızmamak lazım, burada ki sorun Hazret ilk anda kendi nefsine yenilip hac dan diğer çıkanlardan kendini bir an üstün görüp ben de var mıyım o yular geçireceklerin arasında diye sormasıdır...

17 Mart 2016 Perşembe

'Ikinci Yeni'

Arkadaşlar mutlu günleeer... Şuan moda da ikinci yeni deyim.. Buradaki daha önce gelen arkadaşlarımızın panoya peçetelerle, renkli kağıtlarla, defter sayfaları ile yazdıkları kimi kenderine ait kimileri şairlerimize ait o güzel mısralarla sizin için seçtiklerimi yazacağım. Bit tanesini 'orhan Allah belanı versin' yazıyor mesela :)
Bir diğeri 'dünyanın gelmiş geçmiş en iyi buluşu, benim seni bulmamdır, bu sayede anladim ki, yaradanın kuluna vereceği en özel ödülsün'...vaaay bir digeri 'şimdi sen tam çağındasın, yanina varilacak,  önünde durulacakta elinden tutulacak'...
Bir diğeri :) 'birinin pencere kenarina çicek koyacak kadar sevmek lazım'..
'Yarin sevgililer günü sevgilim, kutlamadığımız günler den biri ama ilk sensiz 14 şubat'm.
Bir sonra ki 'eline sağlık Tanrim, leyla çok güzel olmuş, Tanrim eline sağlık , dünya da çok güzel olmuş, keşke biraz ölmesem. ' bu bana aitti. :)
Son bu arkadaşlar.. ' albayım..seninle buraya geleceğimiz günü bekliyorum'..

16 Mart 2016 Çarşamba

Küçük bir şey

Iyi aksamlar sevgili dostlar, yoldaşlar... hani bayramlar da kandillerde veya başka özel günler de sevdiklerimize, saydıklarımıza uzun uzun maniler, mesajlar,  iyi dilekler yollarız söyleriz ya şimdi yazacağımı da eger bu mesaja değecek bir bekleyeniniz, ailenizden biri, arkadaşınız, sevdiğiniz birine yollamanızı Rica ediyorum...
'Daha çok anlat' dedim..
'Hoşuna gidiyor mu'?
'Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.'
'Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz'?
'Gider gibi yaparız'..


15 Mart 2016 Salı

Arakiyeci İbrahim Ağa

Arkadaşlar..merhabalar. Bu günlerde pek yazasım olmasa da, biraz kafayı başka yerlere çekmek biraz dertlenmek, biraz vay be demek için bazı şeyler yazıp hem kendimi hem sizleri bir kaç dakikalığına malum olanlardan uzaklaştırmak gerektiğini düşünüyorum. Bir arakiyeci ibrahim ağa var arkadaşlar, surların dibinde de istanbul da arakiyeci ibrahim ağa diye camii var hatta o yaptırmış. Bu caminin yapılma hikayesini anlatmak istedim sizlere.. Arakiye demek takkecilik demek yani şapka işte onlardan yapıyor. Ama hep hayali bir camii yaptırmakmış. Hanımına dermiş sürekli hanım keşke bir camii yaptırabilsek keşke, hanımı da bey ilk önce aç karnımızı bi doyuralım dur hele demiş. Ama niyet işte.. neyse bir gün arakiyeci ibrahim ağa bir rüya görmüş..rüyasında kendisine demişler ki ey ibrahim kalk bağdata git oradaki nehir kenarın da bir üzüm ağacı var, o üzüm ağacının en üstünde kiler senin hakkındır git al ye onları diye.. İbrahim ağa uyanır hayırdır inşAllah der.. sonra aynı rüyayı bir kaç kez daha görünce hanımına anlatır ve der ki hanım ben oraya gideceğim. Hanımı dur bey bir rüya için  o kadar yol gidilir mi falan derken İbrahim ağa, hayır bu rüyada bir iş var gitmeden rahat edemem der ve yola çıkar. O zamanın yolculuğu aylar sürecek neyse. Yola çıkmış bağdata varmış bakmış ki hakikaten orada ağaç, biraz şaşkın bir halde yaklaşmış bir de bakmış ki en üstte de üç salkım üzüm iyice şaşırmış ve zıplayarak onları almaya çalışmış. Bir denemiş yok iki denemiş yok alamamış bir türlü.. o sırada oradan geçen bir bağdatlı bu ne yapıyor böyle diye merak etmiş ve gitmiş yanına. Selamlaşmışlar falan bağdatlı ya sen napıyorsun burada falan derken..ibrahim ağa üzüm canım çekti onları almaya çalışıyorum demiş..bağdatlı üzümler yerlere sarkıyor onlardan neden almıyorsun.. İbrahim ağa şu üsttekiler dikkatimi çekti daha bir lezzetli göründüler falan demiş lakin bağdatlı hayır demiş var bunda bir iş hele bir anlat bakalım.. sonra ibrahim ağa rüyasını anlatmış böyle üst üste aynı rüyayı gördüm burada benim kısmetim var dedim ve geldim ama yok bir şey demiş. Bunun üzerine bağdatlı ya sen onca yolu bu üzümler için mi geldin..ben yıllardır bir rüya görürüm İstanbul da surların dibinde bir arakiyeci varmış onun evinin bahçesinde gömülü külçe külçe altın varmış..rüyamda yıllardır bunu görürüm de gitmem sen bunun için gelmişsin falan derken..İbrahim ağa selamını vermiş hemen uzaklaşmış oradan..anladı ki kısmeti evinde bahçesinde.. gelmiş evine kazmış adamın bahsettiği yeri bir de bakıp görsün ki dediği gibi külçe külçe altın.. İşte o surların oradaki Arakiyeci İbrahim Ağa Camii nin yapılma hikayesi budur arkadaşlar.. iyi akşamlar.

14 Mart 2016 Pazartesi

Bugün Bizim Memleket

Bugün, dünden başkaydı yollar, kullandığımız araçlar..içtiğimiz kahveler. Bugün bizim memleket, dünden kalma hayatlarına 25 gün öncesinden kalma hayatlarına, veya tarihlerini isimlerini unuttuğumuz şehitlerden sonra yine yeniden kalma buruk hayatlara devam ettik. Bugün yolda, metroda, vapurda, okulda, sokakta her yerde aynı bakışlar güldük. Bi ara bir şey oldu sabah vapurda arkadaşımın bir şey anlatması üzerine sesli güldüm o ara bir baktım ki insanlar bana bakıyor. İnsanlar her yerde aynı idi bugün. Konuşuyorlardı ama akıllarında, gözlerinde korku vardı.. Ama Nazım'ın dediği gibi 'hani şimdi biz, inanın güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz' bir anda böyle demek istedim ama yok ki gelecek veya var değil artık geçmişte olanlar.. Bir bakıyoruz bir kaç gün önce Amerika Büyükelçiliği açıklama yapıyor Ankara da o bölgede patlama olabilir diye kendi vatandaşlarını uyarıyor ama bizimkiler yahu Mit, Mitin başındaki zat sen siz ne yapıyorsunuz, demek geliyor ki diyor da herkes. Ama giden gidiyor, Hak divanın da elbet huzur bulacaklar ve bu zülme göz yuman bu zülme yardım eden de Hak'kın huzurunda Hakikati görecektir..

İçinden tanırım ben o elleri,
Onlar ki zahirde viran olurlar,
Ardıçlı dağları, çamlı belleri
Aşanlar şi'rine hayran olurlar

Dökülür köpüklü sular yarından
Baharlar yaşatır, kışın karından
İçenler sihirli pınarlarından
Şöyle bir silkinir, ceylan olurlar..!

Orada yaşayan erlerin içi,
Bir yaşta yoğurur derdi, sevinci
Onlar ki sabansız, tarlasız çiftçi
Davarsız, kavalsız çoban olurlar..

Başıboş, kırlara salar tayını
Elinden düşürmez okla yayını
Ellere bırakır zafer payını,
Memleket yolunda kurban olurlar..

     Faruk Nafiz Çamlıbel

13 Mart 2016 Pazar

'anKARA'

Çıkar boynundan at o ipi çocuk!
Salıncaklar mı yok sana?
Kalk hadi o soğuk betondan,
Yatacak başka yer mi yok sana?
En sevdiklerimi verdim ölüme de,
Ben bu yaşımda gitmenin böylesini görmedim.
Kırılan bir boyun gibi orta yerinden kırıldığını ömrün..
Görmedim Ademoğlunun dalından koparılır gibi koparıldığını..

..ve böylelikle umut etme kabiliyetimizi aldılar elimizden.

Ne diyeyim dilerim, ihtiyacı olan birine gidiyordur
Bizden çaldıkları umut..
Dünya adaletsiz çocuk!
Dünya zorba.

Elbet eşitleneceğiz o gün kıyamda.
Bu kekeme, toz ve duman sözlerimi iyi belle, bahara kalmaz gelirim yanına..

    Nazım HİKMET

' Kardelen Ve Hercai Çiçeğinin Hikayesi'

Arkadaşlar mutlu sağlıklı pazarlar.. Bugünü daha iyi kılmak amacıyla bu hikayeyi sizlerle paylaşmak isterim.. Bunu öğrenmemin de bir ayrı hikayesi oldu ama onu başka zaman artık.
Yıllar evvel birbirini çok seven iki çiçek varmış. Bunlardan erkek olan sevgilisini o kadar çok seviyormuş ki, bahar da açtıklarında onu diğer çiçeklerden kıskanıyormuş. Buna dayanamayan erkek çiçek baharda binlerce çiçeğin içinde açmak ve kalabalığın içinde kaybolmak yerine kışın dondurucu soğuğunda  açarak canından çok sevdiği sevgilisini daha fazla görmeyi hayal etmiş. Yine bahar gelmiş bütün çiçekler toprağı 7 renge boyamış. Erkek çiçek kış için kurduğu hayalleri anlatmış, dişi çiçek sevgilisinin anlattığı fikirleri çok beğenmiş. Bir dahaki sefere hiç kimsenin açmaya cesaret edemediği zaman da kışın dondurucu soğuğunda açmak için sözleşmişler. Bahar bitmiş, yaz geçmiş, kış gelmiş.
Sevgilisine kavuşma hayaliyle heyecanda yerinde duramayan erkek çiçek, karın bir yorgan gibi kapladığı toprağı delerek yer yüzüne çıkmış. Bembeyaz karlar için de o renkleriyle göz kamaştıran sevgilisini aramış...ama bulamamış. Ümidini yitiren erkek çiçek bir süre sonra üzüntüsünden boynunu eğmiş ve soğuğun içinde o soğuğun şiddetine dayanamayıp ölmüş. İşte o günden sonra aşkı için kışın dondurucu soğuğuna bile aldırmadan karların içinde açan çiçeğe KARDELEN ve ona sadık kalmayıp aldatan çiçeğe ise HERCAİ adı verilmiş.

12 Mart 2016 Cumartesi

10 Mart persembe günü

Arkadaşlar günaydın..iyi haftasonlari diliyorum.
8 mart salı günü yazdığım 10 Mart ile ilgili olabilceklerle, beklentilerle ilgili yazımın 10 Mart da olanları karşıladı mi neler oldu diye tekrar yazmak istedim. O gün 2 durumdan bahsetmiştim 1.cisi iki arkadaşın inanmak ile ilgili beklentilerinden 2.cisi ise ekonomi de dolar euro da olabilecek değişiklikten. Ikisi de oldu beklentiler beklenildiği gibi sonuçlandi. Ancak iki arkadaşın durumun dan uzun uzun bahsetmek isterdim ama söz verdim o yüzden yazamayacağım ama konuşulsa filmlere konu olur öyle bir olaylar olaylar :) ben daha çok 2.ci olaydan bahsedeceğim ve tavsiylerde bulunacağım. Dedigim gibi o gün borsacılar, ekonomistler bir şeylerin değişeceğini bir şeylerin başlangıcı olacağını bekliyorlardı ve oldu da. 10 Mart sabahı dolar 2.88 2.89 la güne merhaba dedi. Ve bu durum aslinda bazı şeylerin hem ülkemiz de hem de dünya da başlangıcı olacaktir. O da şöyle dir ki dünya da zaten bi güç var ve yeni yerler yeni güç elde etmek için de yeni senaryolar yapılıyor inşaa ediliyor ama buna girmeyeceğim. Sizlere ònerim risk almak isteyen var ise şuan dan uzun vadeli olarak doları takip edip bir karar vermenizdir. Malum bahar geldi ve ülkemiz doğusunda yaşananlar daha da artarak devam edecektir ve nisan ayı her seyin nereye gideceğini gösterecektir özellikle 15 nisan sonrası faizlerin düşeceği ve buna bağlı olarak dolar da konut larda bir yükselişin olacağı ve bunun uzun vadede olacağını söyleyebilirim. Yani risk almak istiyorsaniz bu aylar bir şeyleri yapmanın degiştirmenin tam zamanıdır..

11 Mart 2016 Cuma

Bizde Sevdik Be

Akşam üstü arkadaşlarla takılıyorum, okul çıkışı biraz dolaşalım kendimize gelelim dedik. Günlerdir haftalardır malum 17 dersim olduğu için sabah 8 den akşam 5e , 6 ya kadar okulda duruyoruz..neyse takıldık falan sonra benim bir programım vardı 7 de ona geçtim. Bir kaç saat program da durduktan sonra sıkıldım çıktım. Tek başıma yürümeye başladım ama kasımpaşa dan.. oralar biraz akşam sıkıntılı oluyor bir 10 dk yürüdükten sonra otobüse atladım..taksime gittim. Ve gider gitmez bir hava geldi bir nefes de olabilir bilmiyorum..oradaki her bir cafe, cafedeki her bir masa, sandalye, içtiğimiz çayın bardakları, yediğimiz yemek tabakları, kaşıklar, çatallar, cafelerin dışındaki sokaklar, kaldırımlar, ve duvarlar.. her yer mekanlar cafeler yollar aynı ama zaman ve içeridekiler ve olaylar farklı. O an dedim ki keşke asosyal olsaydım da buralarda hiç bir yerde anım olmasaydı..üzüldüm ve sonra daha da üzülmek istedim. Oradan indim karaköy e doğru..aynı şeyler orada da var, yürüyordum ah dedim karaköy farklıdır karaköy başkadır bizim için, bizler için belkide başlangıç ve bitiştir o kadar farklıdır karaköy. Yürüdüm sokaklarda yine dedim bugün biter belki yada başlar belki yürüdüm bakındım, yürüdüm.. Geldim iskeleye saat 21.10 du vapur buçukta idi. Aldım kahvemi beklerken yaktım sigaramı..bir zehir çektim bıraktım dumanı ardından bir yudum kahve..sonra bir nefes daha çektim ve bir yudum kahve daha...sonra yine aynı şeyler oldu. O sırada iskelenin orada bir büfe var ve orada sandalye orada bile bir şey vardır..bakarken oraya bir de yerde dergi gördüm ve üzerinde 'bizde sevdik be' yazıyordu..sonra. Bindim vapura oturdum, tam o sırada dost ahmet aradı yine dostluğunu yaptı bir aslan terbiyecisi misali terbiyesini elindeki sopayla yaptı konuştu haftaya görüşürüz dedi ve telefonu kapadı. Sonra açtık müzik çaları gözlerimi kapadım rastgele bir müzik seçip inene kadar onu dinleme kararı aldım. Bir de baktım ki Neşet Ertaş çıktı Allah rahmet eylesin. Gönül dağı çıktı o şarkı çıktı ve inene kadar dinledim. Bu arada Neşet Ertaş der ki; Biz anadolu da sevdiğimiz kadına seni seviyorum demeyiz, sana kurban olurum deriz' sözü geldi..sonra ben de dedim ki bizde sevdik be Neşet abim.. Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez, gönülden gönüle giden yar oy yar oy yol gizli gizli... Diyeceğim o ki dostlar, eğer bir gün keşke der iseniz bir iki defa düşünün, çünkü keşke dediğiniz o vakit daha büyük bir keşke sizi kapı da bekliyor demektir.. Hadi iyi geceler.

10 Mart 2016 Perşembe

Ne garip bir memleket olduk

Arkadaşlar git gide çekilmez dertli bir memleket oluyoruz sanirim ama sorun şu ki insanlar gerçeği görmekte zorlanıyor. Kimse de düşünmüyor ki ne güzel bir topraklarda yaşıyoruz doğusundan batısına. Millet toprakları için savaşırken bizim vatandaşlar kendi keyiflerine düşmüş, tahammülsüzlük diz boyu. Daha yeni az önce bir şeye tanıklık ettim ama hep başka şeyler planlarken bunları yazmak zorunda kalıyorum. Neyse Ben kaldırımda yürüyorum bir apartmanda kardeşimizin biri yemek getirmiş sipariş, zile basıyor, kadın kimsiniz diyor adam ise yemek siparişi diyor ama kadın ya kardeşim Ben siparis vermedim niye dogru zile basmıyorsun dikkat etmiyorsun diye cevap veriyor adam özür falan diliyor ama kadın uzatıyor bunlar bikac sn içinde oluyor Ben yürümeye devam ederken yani durup da dinlemiyorum. Kimse kimsenin değerini insanın insan olmanın değerini bastığı toprağın değerini kıymetini bilmiyor unutmuş yazık..

9 Mart 2016 Çarşamba

Kahverengi Fötr Şapkalı Kız

İyi akşamlar arkadaşlar.. merhabalar. Bugün yazacaklarım geçen hafta pazartesi yaşanmıştır. Hemen o gün yazacaktım ama araya farklı farklı durumlar girdi yazamadım. Olay şu ki, pazartesi sabah kalktım 8.45 de ve metroya doğru yol aldım.. 9.30 da metroya bindim ve ilk defa çok yoğun değildi kalabalık değildi  metro bir de pazartesi günü ilginç dedim kendi kendime. Neyse geçtim oturdum.. o sıralar daha önce de okuduğum Dante'nin İlahi Komedyasını okuyorum Araf kısmını. Duraklar geçti.. bostancı ya geldik ve bir kız bindi. 1.70 boylarında beyaz tenli hafif kilolu, kahverengi fötr şapkası, üzerinde siyah trençkot, onun altında siyah bir bluz, siyah kumaş pantolon (paçası kıvrılmış halde) kahverengi çorap ve siyah ayakkabı. Böyle gelince benim dikkatimi çekti, ben metro da açılan kapı kısmında köşede oturuyorum. Neyse geldi geçti karşımda çaprazıma oturdu metro hareket etti ve kız elini çantasına attı. Çantasın dan bir kitap çıkardı ben hala ona bakıyorum ama bir türlü kafasını kaldırıp bakmadı neyse dedim kitabı okumaya devam ettim.. Kozyatağına geldik o ara kafamı bir kaldırdım o da İlahı Komedya'nın cennet kısmını okuyor.. vay dedim olaya bak, buradan bir şekilde bakar dedim aynı kitabı okuyoruz sonuçta bir şey yapmam lazım dedim. Sırıtıyorum, kitabı kaldırıp dikkatini çekeyim diyorum yok tık yok.. Yine neyse dedim kitabı okumaya devam ettim. Yenisahraya geldik.. ama metro bir an durağa gelmeden durdu.. biraz geciktikten sonra millet noluyor diye bakındı etrafına tam o sıra da o kız da kaldırdı kafasını benim olduğum tarafa doğru kapıya baktı.. bende hemen fırsat buldum ve kitabı kaldırdım işaret ettim.. noluyor der gibi kız bana baktı.. ama yine de dikkat çektim artık. Tam o sırada metro hareket etti yenisahra durağına geldik. Artık kızın aklına düştüm yani kaldırıp napıyor diye bakacak eminim ve tam geldik durağa kız da kaldırdı kafasını baktı bende ona baktım tebessüm etti bende güldüm. Sonra göztepeye geldik ve kızın yanında ki iki kişi kalktı..metroda çıt bir ses bile yok..bende kalktım hemen yanına oturdum kızın. Kendi kitabımı kapadım. Metro hareket etti..kız yanına oturdum diye bir tebessüm daha etti..ben o sırada hem burdan sonra ne yapacağım diye düşünüyorum hemde önemli bir dersim var ona da gitmem lazım umarım marmaraya gelir diye düşünüyorum. Sonra kitaptan bir kısım okudum,
Cennet ile cehennem arasında bir yerdeyim
Araf dayım.
kız ben böyle söylendikten sonra kafasını kaldırdı bana baktı yanaklarında ki gamze belilircesine tebessüm etti.. kitabı çantasına koydu.. dedim konuşacağız galiba..toparlandı bir bana dönecek sandım yüzünü bir de baktım ki ünalanda inmek üzere kalktı oturduğu yerden. Haydaaa dedim içimden kendi kendime. Dedim ki kendi şeytanımla başbaşa kalacağım sanırım. Ünalan'a geldik ve bir den kalktı yürüdü kapıya doğru dedim bakacak bakması lazım.. kapı açılmadı bir kaç sn geçti yine açılmadı.. ondan sonra döndü baktı elimi başıma götürdüm güldüm.. başımı bir kaldırdım hala orda.. kapı açılmadı bana baktı tekrar döndü ve bana doğru geldi yanıma oturdu.. çantasını kucağına aldı geldi yanıma oturdu.. Ama o dakikaya kadar yine hiçbir şey konuşamadık.. Bakıştık sadece, dedim umarım benimle iner gelir marmaraya nedense o an öyle düşündüm..sonra geldi çattı benim durak kalktım noluyor gibi baktı..bu sefer ben yürüdüm kapıya durağa geldim arkama baktım..dedim kalk gel be napıyorsun orada gel dersi ekiceksem bahanem olsun..kapı açıldı hemen çıkmadım biraz durdum sonra ötmeye başladı kapı. dedim yürü tufan.. çıktım gittim kapı kapandı ve orada kaldı kız..

8 Mart 2016 Salı

10 Mart Perşembe

Arkadaşlar iyi geceler :) bugün de farklı şeyler oluyor hayat devam ettikçe her şey oluyor bir şekilde garip bir şekilde. Dün de çok değişik ve güzeldi mesela ki benim gibi biri bu ara özellikle çok yoğun iken yine de bir şeylerin olmasi tuhaf.. Yine saçma cümleler falan kurdum yine ne oluyor diyen olur elbet. Bu arada bugün gördüm ki yazılarımı okuyanların sayısı 3556 ya gelmiş mutlu oldum sevindim hadi devam bakalim. Neyse bu verdiğim tarih bugün bir inanç sorunu olmayan ama garip bir durumda olan iki kişinin birbirleriye değişik bir iletişim mi denir doğru kelime ne bulamadım ama öyle bir sey den ortaya çıktı. Bu tarih te bir kişi diğer kişiyi sabah 9 veya 10 da daha önce de karar verilmiş de olsa bu inanç yüzünden iptal olma sorunu ortaya çikardi normal de o saatte bulusacaklardı ama bir sey oldu farklılaştı durum sanırım öyle anlatıldı  çünkü. Yani bir kişi diger kişiyi normalde buluşacekken bir şey sorunu iptal olma durumu olsa da seni 9 veya 10 da metronun şu durağında bekliyeceğim gelmezsen inanmıyorsun demek sen bilirsin demekmiş bu kişiler o gün buluşacak mı bilmiyorum ama buluşurlarsa bana söylenincek şimdi bu ne kardeşim bunu niye yazdın ki diyebilirsin onu da şöyle cevaplayayım 10 Mart persembe günü ayrıca ekonomi de de bir kırılma noktasi olacak özellikle borsa da dolar euro parametresi durumun da bir kırılma olacak bu durum ekonmistler için sabırsızlıkla beklenmekte aynı sabırsızlık o bahsettiğim iki kişi arasında da var..bakalım kimlerin yüzü gülecek..

7 Mart 2016 Pazartesi

Bugün

İyi geceler arkadaşlar bugün ki paylaşımı yapmadan önce bir kişi hariç bu şiiri neden yazdığımı yazdığımı bilmeyecek :)

Sen bu şiiri okurken
Ben çoktan bu şehirden gitmiş olacağım
Artık ne özlemlerimi duyacaksın bıçak yarası
Ne de telefonların çalacak gece yarısı
Ve bu zavallı yüreğim olmayacak artık
Kaprislerinin hedef tahtası
Seni sana
Beni bir akıl hastanesine
Bırakıp gideceğim bu şehirden

Nasılsa kavuşamadım sana
Nasılsa dudaklarının kıyısına varamadım
Nedense bütün çıkmaz sokaklar adresim oldu
Ve nedense bütün kırmızı ışıkları üzerime yaktın
Ne yaptımsa
Bir türlü sana yaranamadım
Artık adressiz
Işıksız
Ve öylesine ıssızım
Dünlerin kadar eskiyim
Verdiğin acılar kadar paslıyım
İşte çıkıp gidiyorum hayatından
Nasılsa fark etmez senin için
Belki çok şanslı
Belki de en yaşlıyım
Artık
Pusulam hasreti
Saatim yalnızlığı
Ve takvimler sensizliği gösteriyor bana
Neylersin
Yolcu yolunda gerek
Belki bundan sonra
Belki senden sonra
Adam olur bu 'asi yürek'
Ve dersini alır da bu sevdadan
Bir daha
Boyundan büyük denizlere
Asılmaz kürek

Yarın bu saatlerde
ben yollarda olacağım
Sen kim bilir kaçıncı uykuda
masal mavisi bir rüyada
ve elbette o korsan yüreğin
yine pusuda
oysa
ilk defa sesimi duymayacaksın
sitemlerin sahipsiz
soruların cevapsız kalacak
belki ilk defa içini kemirecek yokluğum
tanımadığın bir korku saracak
ve ilk defa kendinle hesaplaşacaksın
ne oldu
ne oluyor
ne olacak
sonra,
bir gözün kör
bir kulağın sağır
bir ayağın kırık
bir kolun kesik
düşeceksin yollara
yani baştan başa yarım
yani baştan başa eksik
bütün duvarlar üstüne yıkılacak
belki ilk defa
'Unutuldum' diyerek için sızlayacak
ve sen bu şiiri okurken
ayrılığımız çoktan başlamış olacak
belki de son tesellim
sana yazdığım bu son şiir olacak
ve kimbilir
unutulmuş bir gecenin ortasında
başucundaki radyoda
uykusuz bir şair yüreğini çınlatacak
ve bir daha fısıldayacak kulaklarına
sana adanmış bu satırları

'Bütün şehirler uyur
İstanbul uyumaz
Ve bir gün
Bütün sevenler unutur seni
Ama bu 'şair yürek'
Asla unutmaz..

     Ahmet Selçuk İLKAN

6 Mart 2016 Pazar

Görmek ve Anlamak

Dostlar iyi geceler.. buğday'ın elif sırrından bahsedecektim bugün lakin benim bir an da olaya farklı bakarak yaşadığım bir şey oldu. Ve tuzağa düştüm. Neyin tuzağına.. nefsimin sanırım. Neyse olayı anlatayım sonra ne gördüğümü anlatacağım ama siz aynı şeyi anlar mısınız bilmem. Olay şöyle oldu bu sabah bi programa gitmek için evden çıktım metroya gittim ve metronun girişinde arkadaşımı bekliyordum ve beklerken biraz ayağını yere sürterek yürüyen 17 yaşında bir erkek kardeşimiz yürüyordu o sırada önümden geçti ve bende içimden birden tipe bak diye geçirdim o an nasıl ve neden öyle hissettim bilmiyorum ama birden öyle oldu çocuk merdivenleri inerken de birden öyle hissettiğim için üzüldüm neyse cocuk gitti arkadaşım geldi bir kaç dk sonra bizde aşağı indik bir baktım çocuk orda akbili yok geçenlere basar mısınız diyor neyse şöyle bir ayrinti vereyim benim akbilim de aylık kullanımlık yani bir kez basınca diğeri parayla oluyor bende içinde bir kaç tl var sanıyordum çocuğa dedim gel kardeşim benim akbilimi kullan dedim çocuk kullandı Teşekkür etti ve gitti o aylık kullanmış oldu Ben bastığım da ise para alacakti bir bastı yeterli bakiye yok dedi..Sonra haydaaa dedim birden cebim de de 20 tl var mecbur akbile attim 5 tl falan da olsa ayni şeyi hissederdim ama olay şu ki para degil mevzu arkadaşlar o çocuk indikten sonra en az 10 kişi falan daha indi ama hiç birinde yoktu benden aldı olay buranın arkasında ki sırrı görmekte o da şudur örnek olarak kanuni süt kardeşi yahya ya sürekli hızırı gõrmek istedigini söyler çünkü yahya hızır ile görüştüğü rivayet edilir olay uzun neyse hızırı kanuni görür ama tanımaz bilmez sonra yahya söyler onun hızır olduğunu sen görmek istedin der o da sana göründü..lafı uzattım yine sözün özü içinden ne geçerse veya ne dilersen onu ya anında bedelini ödersin yada ödediğindeile bile farkedemezsin.

5 Mart 2016 Cumartesi

Bir cahil ve gece gelen güzel mesaj

Iyi geceler veya sabahlar da olabilir bilmiyorum.. gece gece uykularımdan olup burda blog da bulunmamın da bir sebebi vardır sanırım. Aslında bugun için dün yani cuma sabahı metroda yaşadığım bir olayı anlatacaktım ama hatırladığımda bile sinirleniyorum malesef ki ülkemiz de 21.yüzyıl da bile 2016 yılın da bile kılığa kıyafete sen bunu giyemezsin sen böyle duramazsın diye hala devam etmekte ve bunların soyu malesef bitememekte. Nedeni kendi çocuklari ve etrafinda kileri de öyle yetiştirmekteler. Bu konuyla ilgili burdan son yazacaklarım kimsenin inançları doğrultusunda giyindiklerine karışmayın yazık cahillik bu senin eleştirdiğin o ört 50 yıl önce babaannen yada annannende de vardı. Sinan çetinin bunu eleştiren çok güzel bir reklam filmi var ama zamanında yasaklı idi onu bulup izleyebilirsiniz.. Neyse benim metrolardaki ordaki burda ki hikayelerim bitmez daha gelir.

Gece kalktığımda şimdi bunu yazmadan önce bir kişi sabah veya öğleden sonra muhtemelen bu yazımı da okuyacak kişi bana çok güzel ve uzun bir şiir yazmış ona da buradan teşekkürlerimi iletiyorum :) son kısmını da sizlerle paylaşayım dedim..

Belki de tek tesellin
Belki de son tesellin
Sana yazdığım bu son şiir olucak
Sakın unutma
Bütün şehirler uyur ama istanbul uyumaz
Ve bir gün bütün sevenlerin unutur
Seni
Ama bu şair yürek
Asla unutmaz.

Ayrica biri var eğer yazılarımı okuyorsa buradan ona da diyeceğim şey yaptığın son hareket hiç olmadi.

4 Mart 2016 Cuma

'Buhran'

Çok fazla
çok az
ya da çok geç

çok şişman
çok zayıf
ya da çok kötü

kahkaha
ya da gözyaşı
ya da kusursuz
kayıtsızlık

nefret edenler
sevenler

ellerindeki şarap şişelerini sallayarak
önlerine çıkanları süngüleyip
kadınların ırzına geçen ordular

ya da ucuz bir pansiyon odasında
Marilyn Monroe'nun fotoğrafıyla yaşayan bir ihtiyar

o denli büyük ki dünyadaki yalnızlık
onu Vegas'ta, Baltimore'da ya da Munih'te
yanıp sönen neon ışıklarında görebilirsiniz

insanlar yorgun
hayat tarafından cezalandırılmış
ya sevgiyle ya da sevgisizlikle
sakatlanmış

yeni hükümetlere ihtiyacımız yok
yeni devrimlere ihtiyacımız yok
yeni kadınlara ihtiyacımız yok
yeni yollara ihtiyacımız yok
şevkate ihtiyacımız var.

müşfik davranmıyoruz birbirimize
müşfik davranmıyoruz

korkuyoruz
nefretin gücü simgelediğini
sanıyoruz
cezalandırmanın
sevgi olduğunu

daha az sahte bir eğitim bize gereken
daha az kural
daha az polis
ve daha iyi öğretmenler

bir odada
bir başına acı çeken
öpülmemiş
dokunulmamış
bir başına bitki sulayan
olsa da çalmayacak
bir telefondan yoksun
insanın dehşetini unutuyoruz.

müşfik davranmıyoruz birbirimize
müşfik davranmıyoruz birbirimize
müşfik davranmıyoruz birbirimize

boncuklar sallanır, bulutlar örter
köpekler gül bahçesine işer
bir çocuğun kafasını koparır cani,
dondurma külahından bir ısırık alır gibi.
okyanus bir gelip
bir giderken
anlamsız bir ayın esaretinde.

müşfik davranmıyor insanlar birbirine..

      Bukowski


Bugünkü hislerimiz aynı bu şekildedir..

3 Mart 2016 Perşembe

Gül'ün Başından Geçen Maceralar

Ey bir yerde duramayan, dinlenme nedir bilmeyen rüzgarımız! Gül'e bizden haber götür de de; 'Gül bahçesinden kaçıp şekerle dost olan gül, nasıl oldu da yurdundan, anandan, babandan, kardeşlerinden, arkadaşlarından ve sana gönül veren, senin için feryad edip duran bülbülden ayrıldın geldin, şekere karıştın 'gülbeşeker' tatlısı oldun.
Ey gül neden şekere karıştın? Aslında sen kendin şekersin, şeker gibi tatlısın, hoşsun. Şeker olduğun için herkesten çok sen, şekere layıksın ama neden gül bahçesine karşı vefasızlıkta bulundun? Şeker de, gül de hoş fakat vefalı olmak her ikisinden de hoş, her ikisinden de tatlı.
Ey gül madem ki bahçeden ayrıldın gittin, sana bir iki sözüm var; o güzel yanağını şekerin yanına koy da şekerden tat al, şeker gibi o, şekere de bahçeden alıp götürdüğün hoş kokunu ver. O da gül gibi olsun. Ayrılığı göze aldın ama bu ayrılıkta kazancın da var; Sen şekerin içine girdiğin için gül olarak oradan oraya götürülmekten, yolculuğun cefasından, solup pürsümekten, yerlere atılmaktan, çiğnenmekten kurtuldun.
Şimdi 'gülbeşekar' tatlısı oldun ya, seni yiyenlere gönül gıdasısın, göz nurusun. Bu yüzden artık gül den gönlünü çek; o nerede? bu nerede?
Ey gül, sen şimdi dünyaya yukarıdan bakıyorsun da, dünyadaki acayip halleri gördüğün için dünyaya gülüyorsun. O yüzden elbiselerini yırtıyorsun. Ey kızıl kaftanlı, güçlü, kuvvetli, yiğit er, ben senin hayranınım!..

2 Mart 2016 Çarşamba

Kitap okuyan kadın

Arkadaşlar merhabalar.. Bir kaç gündür aklımda olan bir şey den bahsedeceğim şimdi. Tespite tabiidir bu olay. Sürekli metro marmaray vapur falan kullanan biri olduğum için çok malzeme çıkıyor. Bugün vapur da bu olaylardan birini yaşadım o da şudur ki: bir kadın elif şafak hanımın bir kitabını okuyor ismini unuttum ama efsane bir kitap biliyorum. Kadın okuyor ama kadın da gram his yok. Ya ablacım dedimm niye okuyosun dedim kendi kendime 20 dk boyunca ara ara baktım ama kadın öyle okudu baktı boş boş..okumayın

1 Mart 2016 Salı

En kötüsü

Bugün sabah 8buçukta ki derse gidebilmek için 7 de kalktım ve 7.15 de evden çıktım. Şimdiye kadar bu derse 2.ci defa giriyorum arkadaşlarla ders paylaşımı yaptık o yüzden böyle bir sonuç çıktı. Neyse metro da giderken bir kaç durak geçtikten sonra saçları senin gibi kokan biri geldi girdi. Sen olmadığını biliyorum ama senin saçların gibi kokuyordu. En kötüsünün o an seni hatırlamaya  çalışmak bunun için çabalamak olduğunu anladım. Unutmamak için çaba göstermek ne kadar kötüymüş. Bir an için bakışını, sesini, yüzünü, kokunu, dokunuşunu hatırlamak için kendimi zorladım. Gittim o kızın peşinden marmaraya geçmem lazımdı ama kadıköy e gittim o merdivende durdu bende durdum, o merdivene gelmeden bekledi bende bekledim , dışarıya çıktık o bekledi bende bekledim..bi süre geçti dolmuşa bindi, bende gittim vapura bindim. Okula geldim derse girdim ve hoca ilk defa tam Ben geldigimde yoklama aldı bu da böyle bi ayrıntıydı. Sonra ara verdik, bir kahve aldım, bir sigara yaktım. En kötüsü böyle işte..

Not: m9 da dersde :)